HAMİLELİK PSİKOLOJİSİ VE BEBEĞE HAZIRLANMAK

(Bihter Gencer 2006)

Hamilelik, bebeğin ilk kalp atışlarının, ilk tekmelerinin sevinciyle gelen gerçek anlamda özel bir dönem; aynı zamanda çok da külfetli. Vücut kendini bir bebeğin doğumuna hazırlarken, hormonlarda meydana gelen değişiklikler hem fiziksel hem de duygusal değişimlere yol açar. Tad ve koku alma duyularının farklı çalışmasıyla mide bulantıları başlar. Duygusal iniş çıkışlar yaşanır, mizaç değişiklikleri oluşur. Ayrıca “iyi bir anne olabilecek miyim” hatırı sayılır bir endişe kaynağıdır. Yaşanan bu değişimler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir, hatta apayrı uçlarda olabilir. Bazı kadınlar oldukça mutlu ve enerjik iken, bazılarında sürekli bir yorgunluk hissi hakim olur. Bazı kadınlar otobüste kendisine yer verilmesi, elindeki paketlerin taşınması gibi davranışlar karşısında son derece mutlu olurken, bazıları tersine kendilerini aciz ve güçsüz hissedebilirler.

Bu sürecin duygusal olarak nasıl geçirileceği anne adayının ve eşinin bir bebek sahibi olmaya, bu dönemin getireceği fiziksel değişimlere ve duygusal iniş çıkışlara ne kadar hazır olduğuyla elbetteki doğrudan ilişkilidir. Yine de hamileliğin getirdiği bütün bu değişimlerle başetmeye çalışırken bebek için duygusal olarak hazırlanmak oldukça güçtür.

Bebeğe hazırlanmak ne demek?

Bir danışanım, “bebeğe hazır olduğumu düşünürdüm hep, hiç de hazır olmadığımı o doğduğu zaman anladım; bebek dediğin yatırırsın uyur, yedirirsin yer, giydirirsin, saçını tarayıp kurdele takarsın, ben böyle sanırdım” demişti. Elbetteki bu süreçle ilgili kitaplar okumak, seminerlere katılmak gibi aktiviteler kişileri bebeğe hazırlamaya yardımcı olur. Ancak “bebeğe hazırlanmak” konusu için yapılacak en yararlı işlerden biri eşlerin bebekle ilgili iletişimidir.

Bebeğe hazırlanmak genellikle evin bir odasını bebek için değiştirmek, duvar kağıdı, mobilya seçimleri, bebek giysileri, bebek arabası gibi ihtiyaçlar için alışverişe çıkma gibi algılanır. Tüm bunlar zevkli ve heyecanlı hazırlıklar, ancak anne baba adaylarının aynı zamanda psikolojik olarak ta hazırlık yapmaları, bu hazırlığı da birlikte yapmaları çok önemlidir. Çiftlerin bebekle ilgili beklentileri, bebek geldiğinde değişecek olan hayatlarıyla, edinecekleri yeni rol tanımlarıyla, işbölümü ve sorumluluklarla ilgili yapılması gereken gerçekçi konuşmalar genelde atlanır.

Eşler öncelikle neden çocuk sahibi olmak istediklerini birbirlerine sormakla konuşmaya başlayabilirler. Bu çocuğu aynı nedenlerle mi istediklerini tartışabilirler. Ayrıca, bebek deyince akıllarında hangi imajın oluştuğunu konuşabilirler. Akıllarında mama sandalyesinde bir bebek mi yoksa bir okul çocuğu imajı mı oluşuyor? Bazen eşlerden birinde henüz bir çocuk sahibi olmaya karar verme aşamasında bile çocukla ilgili planlar akılda oluşmuş olabiliyor. “Ata mı binse, baleye mi gitse yoksa piyano mu çalsa acaba? Hangi yuvaya, sonra da hangi özel okula gitse? Diğer eşin ise bu tip bir plan aklına bile gelmemiş olabiliyor. Eşlerin çocuklarını yetiştirme yöntemleri, vermek istedikleri değer yargıları nelerdir? İşte bu ve buna benzer soruların cevapları arasındaki uçurumlar, hamilelik sırasında ve bebek doğduktan sonra ilişkileri olumsuz etkiliyor.

Cevaplar tıpatıp aynı olmasa bile böyle bir iletişimle birlikte anne baba adaylarının akıllarındaki bebek ve çocuk imajları paralel bir duruma ulaşabilir. Böylece, sağlıklı ve gerçekçi bir platformda, artık “ aynı çocuk ” için heyecanlanmaya ve plan yapmaya başlayabilirler. Bebekleriyle sağlıklı bir iletişim kurabilmenin de adımlarını sağlam atmış olurlar.

Bihter Mutlu Gencer
Uzman Psikolog