EVLAT EDİNME

(bebek.com 2007)

Boşanma, ayrılık, ölüm, ameliyat, hastalık gibi hayat olayları doğaları gereği probleme neden olabilecek yaşam olaylarıdır. Bu nedenle hiç problemsiz atlatılacağını düşünmek mantıklı olmaz. Önemli olan çocuklar açısından doğru tutumlar izlendiğinde onların minimum –yani kaldırabilecekleri kadar- etkilenerek bu süreçlerden sağlıklı bir şekilde çıkmalarını sağlamaktır.

Evlat edinme de bu tip yaşam olaylarından biridir. Elbetteki zorluklar yaşanabilir, fakat uygun tutumlar izlendiği takdirde evlat edinme problem konusu olmaktan çıkar. Evlat edinen anne babayı bu olayda en çok kaygılandıran konu evlat edindikleri çocuklarına bunu söylemelerinin gerekli olup olmadığı veya nasıl söylemeleri gerektiğidir.

Evlat edinen anne babanın reflex olarak ilk düşündüğü şey (genelde) evlat edinilen çocuğa bunu hiç söylememektir. Bu tutumun kaynağında çocuğu korumak adına üzülmesini engellemek isteği, çocuğu doğuran anne babanın konumu-durumu gibi pek çok şeyi çocuktan saklama arzusu yatıyor olabilir. Durum ne kadar olumsuz olursa olsun evlat edinildiğini çocuğa söylememek, biz söylemezsek nasılsa öğrenemez gibi düşünmek son derece hatalı bir tutum olacaktır. Bu gerçek önünde sonunda ortaya çıkar. Çocuk bunu ailesinden başka bir kaynaktan öğrenirse o zamana dek ailesiyle oluşturduğu güven ilişkisi tamamen zedelenir. Ayrıca çocuk bu olayın saklanması dolayısıyla utanılacak birşey olduğunu düşünür ve bu sefer özgüven problemleri başgösterebilir. Yani anne babanın evlat edinmeye karşı bakış açısı nasıl olursa çocuk da bu olayı öyle algılar. Aile bu konuda gayet rahat, kaygısız, endişesiz ve doğal davranıp, baştan itibaren çocuğu durumdan haberdar edebilirlerse işler çok daha kolay olur. Çocuk büyürken anne zaman zaman çocuğa sarıldığında “canım benim ben seni doğurmadım ama seni o kadar çok seviyorum ki...” veya “seni doğurmuş olsam herhalde bu kadar bana benzerdin...” şeklinde söylemlerle bu olayı herkes için doğal hale getirebilir. Çocuk 3 yaş civarına gelip biraz daha anlamaya başladığında anne babasına “seni doğurmadım dedin, ne demek istedin?” diye sorabilir. O zaman “biz seni evlat edindik güzel yavrum” şeklinde söylenebilir. “O ne demek” diye sorduğunda veya sormasa bile “sana açıklayayım” diyerek “Bazen evli kişiler çok istedikleri halde bebekleri olmayabilir. Bazı kişilerin de bebekleri olur ama ona bazı nedenlerden dolayı gerekli imkanları sağlayamayabilirler. O zaman bebeğin yer değiştirmesi durumu gerekir. Sence de bu, bebek açısından çok şanslı bir durum olmaz mı? İşte buna çocuğun evlat edinilmesi denir.” diyerek çocuğa açık ve net bir şekilde söylenir.

Çocuklar bu yaşlarda doğum ve bebeklik hikayelerini dinlemeye bayılırlar. Çocuk bunları sorduğunda çocuğun aileye katılışıyla ilgili olarak dolambaçsız ama mutluluk ve heyecan dolu bir şekilde bu hikaye anlatılabilir. “Babanla ben bir bebeğimiz olmayınca şuraya başvurduk. Sana kavuşacağımız gün bizi çağırdıklarında o kadar heyecanlandık ki... Sen o kadar bebek arasından öyle tatlı gülümsüyordun ki, senin bizim çocuğumuz olmanı çok istedik. Seni aldık eve getirdik, önceden hazırladığımız yatağına yatırdık...” gibi bir hikaye çocuğa seçilmişlik duygusunu da getirir. Seçilmişlik duygusu çocukların gururunu okşar. Evlat edinmeye ailenin bakış açısı bu şekilde doğal ve olumlu olunca olay problem olmaktan çıkar.

Çocuk ergenlik öncesi ve ergenlik sırasında kendini doğuran kişileri merak edebilir, hatta bulmak, tanışmak isteyebilir. Bu durumun doğal bir merak sonucu oluştuğunu kabul etmekte fayda vardır. Çocuk bu zamana kadar olduğu gibi elbetteki evlat edinen ebeveyni anne baba olarak bilir, yuvası yaşadığı evdir. Yine de merak duygusunu gidermek istemesi çok normaldir. Bu konuda yine dürüst olmak önemlidir. Doğuran anne baba hakkında bilgi yoksa bu söylenmeli, veya tanışıklık olmuşsa bu da söylenmelidir. Bu konuları konuşmaktan kaçınmak çocuğun merak duygusunu artırır ve bu konuya odaklanmasına neden olur. Çocuğun olumlu veya olumsuz duygularını ifade etmesine fırsat tanımak, kabul edici bir yaklaşım, her zamanki gibi koşulsuz sevginizin devam edeceğini çocuğa söylemek ve hissettirmek çocuğu rahatlatır.

Son olarak, evlat edinilen çocuğun doğurulmuş bir çocuktan hiçbir farkı yoktur. Olumlu veya olumsuz anlamda farklı olduğu mesajı hiçbir çocuğa iyi gelmez. Evlat edinilen çocuğa doğuştan şanssız gözüyle bakıp, ona iyi bir hayat sağlamak için normalin üstünde bir çaba, koruyucu yaklaşımlar, bütün çocuklar gibi evlat edinilmiş olanları da olumsuz etkiler.

Eğer doğumundan beri evlat edinildiği çocuğa söylenmemişse en kısa zamanda bu açıklamanın gerçekleştirilmesi gerekir. “Neden daha önce bana söylemediniz?” gibi sorulara anne babanın hazırlıklı olması ve kabul edici bir tavır sergilemesi faydalı olur. “Haklısın, galiba seni korumak istedik ama sanırım hatalı davrandık, baştan beri söylemeliydik” diyerek çocuğun aileye katılış hikayesi yine aynı samimiyet ve heyecanla anlatılabilir. Bu noktada çocuğun zedelenen güven duygusunu tekrar oluşturması için çocuğa zaman tanımak gerekir. Konu hakkında dürüst ve samimi tutumlar devam ettikçe çocuk ve aile için durum yavaş yavaş normalize olur.

Bihter Mutlu Gencer
Uzman Psikolog